Çocuk yaşlarda kırmızı bir ayakkabı için, içim
erirdi. Kalbim yerinden çıkacak gibi olurdu. Yeni bir ayakkabı her şekilde
güzeldi ama kırmızı ayakkabı yok mu onlar bir başka güzeldi. Ben o ayakkabıları
öyle severdim ki ayakkabım eskimeye yüz tutana kadar onu kutusunda saklamak
ister, bu yüzden kutularını da atmak istemezdim. Annem kızardı. Yer kaplıyor,
at şu kutuları derdi. Annem kutuyu kömürlüğe atar, ben gider geri getirir içine
ayakkabılarımı yerleştirirdim. Babam bizim köşe kapmaca oynayan halimize gülerdi.
Kızım büyüdü. Kırmızı ayakkabıya bayılıyor. Kutularını
atmıyor. En sevdiklerini kutusunda saklıyor. Kızıyorum bazen, şu kutuları
atalım, bir ayakkabılık yaptıralım. İçine yerleştirelim şu ayakkabıları...
Kızımın dudakları düşüyor. Morali bozuluyor. O da ayakkabılarını en azından
hevesi geçene kadar kutusunda saklamak istiyor.
Gün geliyor, bir ülkenin üst kademe
yöneticileri devleti soyuyor ve arta kalanları ayakkabı kutularına
tıkıştırıyor. Bütün düzeni, sistemi,
hukuku da kendini ve kutuları korumaya yönelik olarak değiştiriyor.
Çocukluğumuzun güzel anılarıyla dolu kırmızı ayakkabı kutuları, Berkin’in
kanıyla doluyor. Haksızlığın isyanıyla sokaklara dökülen halk, haykırıyor ama
hükümet duymuyor. Bütün dünya duyuyor, bir tek hükümet duymuyor. Ayakkabı
kutularının bile ağzı gözü dağılıyor ama sorumluların gıkı çıkmıyor. Çıkmadığı
gibi “biz hiç utanmadık
yaptıklarımızdan” dercesine borsa üzerinden mesajlar veriliyor.
Dün akşam Elvan’ın babası “benim kapımın önünde bir ayakkabı kutusu
var. Berkin’in harçlığını her gün oraya koyacağım” diyor. “İhtiyacı olan alsın. Ben yaşadıkça o kutuya
oğlumun harçlığını koymaya devam edeceğim. Çünkü ben ona her sabah harçlık
verirdim. Ama benim oğlum yok. Mezarında
üşüyor” diyor.
Ayakkabı kutusu deyince artık çocukluğumdaki
kırmızı ayakkabılarımın kutusu ya da kızımın sevdiği ayakkabılar gelmiyor
aklıma. Devletin en üst kademelerindeki adamların, tüyü bitmemiş yetimin,
mezarında üşüyen Berkin’in, gezide ölen gençlerin, ayakkabı alamayan fakirin
hakkını gasp edip, kutulara tıkıştırmaları geliyor. Yaşananlardan kutuların
yüzü kızardı da kutulara para tıkıştırmaya çalışanların yüzü kızarmadı...Ben
daha ne diyeyim!
Yorumlar
Yorum Gönder