Çin’in Wuhan kentinde ilk Covid-19 vakası açıklandığında
hayat normal seyrinde devam ediyordu. Hemen hemen herkesin en az bir sosyal
medya hesabı vardı ve her zamanki paylaşımlar yapılıyordu. Çin’de başlayan,
dünyayı saran salgın bize sanki hiç gelmeyecekmiş gibi davranıyorduk. Taaki 11
Mart 2020’de Türkiye’de ilk Covid-19 vakası açıklanana kadar. Hastalığa yakalananların sayısı önce 1, sonra 5, sonra
25, 50 derken kısa sürede 1000’leri buldu. Ve ölümler… 17 Mart’ta ilk ölüm
açıklandı. Demek gerçekten bu hastalıktan ölünebiliyordu. Umre’ye giden Hacılar dendi önce yurtdışına
gidip gelen tarifeli uçak seferleri gözden kaçtı ya da yük taşımacılığı yapan
uluslararası nakliyat gemileri. Toplum “duyarlılar” ve “duyarsızlar” olarak ikiye
ayrılmıştı sanki. Bir grup işin ciddiyetini hemen kavrayıp tedbirler alıp,
korunma çağrılarına uyarken, diğer grup sanki kendine hiç uğramayacakmışcasına
umarsız hatta tenkit edildiğinde görevlinin yüzüne tükürecek kadar da cahil
olabilmişti. Kontrollü karantina ile başlayan süreç sokağa çıkma yasağına kadar
gitti. "EvdeKal" kampanyası ile evlerimize
kavuşmuş, ailelerimizle daha da yakınlaşmıştık. Ancak yakınlaştığımız tek şey
ailemiz değildi. Sosyal medya hesaplarımız, televizyondaki haber kanalları ve
açık oturumlar ve tabii ki sürecin yıldızı haline gelen whatsapp gruplarımız… Bu süreç eve kapanma ile birlikte evden çalışma kavramını da güçlendirerek karşımıza çıkarmıştı. Pek
çok kişi evden çalışmanın da mümkün olabileceğini gördü. Bazı şirketler kapanma
noktasına gelirken bazıları için yeni fırsatlar doğdu. Özellikle de lojistik
alanında. Kitap mesela kapıya siparişle geldi. Hem de çok sayıda insanın
kapısına. Market mesela kapıya geldi hem de neredeyse hepimizin kapısına.
Mecburiyetle başlayan süreçte, her ne kadar evlerimizden çıkamasak da bazı
şeyleri çok sevdik. Birbirimize süreçle
ilgili son dakika haberlerini, resmi açıklamaları, komik videoları ya da
karikatürleri göndermeyi, evde ekmek yapmayı, meydan okumaları ya da yasak
olduğu halde yapılan ve kameralara yakalanan insanların görüntülerini
paylaşmayı çok sevdik mesela. “Sosyal mesafe”nin
yarattığı boşluğu “sosyal medya”
doldurur olmuştu. İleride bu günleri anıp vay be diyeceğiz. Dünyayı saran salgın
ile değişen denge ve düzenler, her sektörü etkilediği gibi lüks bir sektör
olarak anılan iletişim sektörünü de çok yakından etkiledi elbette. Okulların da
tatil edilmesiyle yarım kalan eğitim sürecinin evlerimize soktuğu uzaktan
eğitim, bunu takip eden bireysel yayınlar, online dersler ve daha neler… Dijitalleşmenin hızlanacağı düşünülürse hepimiz için yeni
fırsatların olduğu bir döneme girdik demektir ve yapılacak çok iş var.
12 Nisan 2020, Ankara, Corona Günleri
Yorumlar
Yorum Gönder