Ana içeriğe atla

2014 YILINI DÖRT GÖZLE BEKLEMEK


Geçen yıl yeni bir yıla girerken çok tuhaf bir duygu içindeydim. Çok yoğun ve büyük sorumluluk alarak, söylemsem de, şikayet etsem de, homurdansam da yine de severek yaptığım işimden ayrılmıştım. Son dönemlerde yoğunluğu giderek artan baskılardan ve anlamsız kulislerden kurtulmuş, yepyeni, özgür yeni iş hayatına yelken açmıştım. 12 yıllık alışkanlığı bir anda bitirmenin verdiği garip boşluk duygusu ile ohhhh bilseniz ne kadar da hafiftim. Kuşlar gibiydim. 

Uzun bir süre çalışmadım. Çalışmak istemedim. Üzerimden geçen tırın etkisi 6 ay sürdü. 6. ayda artık bir şeyler yapsak iyi olur dedim. Ataların söylediği doğru sözleri kulak arkası yaptım. “Dostla iş olmaz”, “arkadaşla alışveriş olmaz” gibi belki de binlerce tecrübe ile sabitlenen bu sözleri ciddiye almayarak, bir dostumla ve üstelik onun da bir dostuyla iş kurdum. İyi başlamıştık. Projelerimiz vardı. Uçuyor kaçıyorduk. Geçen zamanda bu kadar uçup kaçmanın çok da gerçekçi olmadığını öğrendik... Yeni işler alınmaya çalışılıyor, çanhıraş bir tempo ile çalışılıyordu. Bir yandan yapılanma, kurumsallaşma derken bir yandan işler ilerliyordu. Sonra işin içine eşler girdi. Ortalık arapsaçına döndü. Sorun büyüdü, büyüdükçe büyüdü ve en son ipler koptu. Üstelik bu ipler koparken, geçen sürede maddi manevi zararımız oldukça can yakıcıydı. Bütün bu olanların sonunda yeni hayat felsefem "bir yerlerde bir eş durumu varsa oradan kaçarak uzaklaş" oldu:))) Uzatmayayım. Ortaklıkla birlikte dostluk da bitti. Herkes yoluna gitti. 

İkinci kez yeniden başlamak zorundaydım. Üstelik de bu işe girerken sahip olduğum birikim tükenmiş, süreçte kazandıklarımız son delikli kuruşuna kadar gitmiş, eski patronumun özlü sözüyle el elde, el başta kalmıştım. Neyse ki Emre vardı. Emre, ortağım. Biz Emre ile ikinci kez yeniden başladık. Yeni bir ofis düzeni, yeni bir vizyon, yeni bir iş listesi koyduk önümüze. Şimdi bu yeni iş listesi üzerinde yoğunlaşıyor, bir yandan da küçük, şirin ofimizi güzelleştirme çalışmaları yapıyoruz. 

2013 yılını hiç iyi hatırlamayacağım. Benim için oldukça öğretici ve acı bir yıl oldu. Yarı yolda bırakılmayı, yeniden başlamayı, güvendiğin dağlara yağan karı temizlemeyi öğrendim. Her şeyden önemlisi ne kadar doğru bir yerde dursam da bunu doğru anlatamazsam başkaları için bunun hiçbir önemi olmadığını anladım...

Şimdi içimde 2014’e dair çoook güzel duygular besliyorum. Hedeflerim var. Kolay olacağını söylemiyorum ama olacağını söyleyebilirim. Yeni bir yıla girerken hiç bu kadar aceleci olmamıştım. Herşey gönlünüzde olsun. 

Yeni yılınız kutlu olsun.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SOSYAL MESAFE "BİRDENBİRE"

Çin’in Wuhan kentinde ilk Covid-19 vakası açıklandığında hayat normal seyrinde devam ediyordu. Hemen hemen herkesin en az bir sosyal medya hesabı vardı ve her zamanki paylaşımlar yapılıyordu. Çin’de başlayan, dünyayı saran salgın bize sanki hiç gelmeyecekmiş gibi davranıyorduk. Taaki 11 Mart 2020’de Türkiye’de ilk Covid-19 vakası açıklanana kadar.  Hastalığa yakalananların sayısı önce 1, sonra 5, sonra 25, 50 derken kısa sürede 1000’leri buldu. Ve ölümler… 17 Mart’ta ilk ölüm açıklandı. Demek gerçekten bu hastalıktan ölünebiliyordu.   Umre’ye giden Hacılar dendi önce yurtdışına gidip gelen tarifeli uçak seferleri gözden kaçtı ya da yük taşımacılığı yapan uluslararası nakliyat gemileri.  Toplum “duyarlılar” ve “duyarsızlar” olarak ikiye ayrılmıştı sanki. Bir grup işin ciddiyetini hemen kavrayıp tedbirler alıp, korunma çağrılarına uyarken, diğer grup sanki kendine hiç uğramayacakmışcasına umarsız hatta tenkit edildiğinde görevlinin yüzüne tükürecek kadar da cahil olabilmişt...

FİKRİMİN UZUN İNCE YOLU

İletişim sektörüne gireli 20 yıl oldu. 20 yıla neler neler sığdırmışım. Bugün dönüp bakınca ben bile şaşırıyorum.  TRT’de yapım asistanlığı ile başlayan serüvenim, sektörün farklı alanlarında çalışmama imkan sağlayacak kadar renkli ve zorluydu. Televizyon, gazete ve reklam ajanslarında çalışmak bana muhabirlik, metin yazarlığı, televizyon programcılığı (canlı-cansız her türlüsü), yönetmenlik, yapımcılık, koordinatörlük, ajans yöneticiliği ve son olarak bu koca listeye uluslararası projelerde iletişim uzmanlığı yapma imkanı sundu. Üniversitede iken “ne iş olsa yaparım abi” demeyin diye bize öğüt veren hocalarımıza, sektörde pek kulak asma şansı bulamadım. Sanırım yelpaze biraz mecburiyetten biraz da bu işlere fazlaca kafa yormaktan ve fazlaca gönül vermekten ötürü genişledi de genişledi. Ancak bir yerde bir yanlış vardı. Bu başlıkların her biri ayrı bir uzmanlık alanı değil miydi? Evet. Kesinlikle öyle. Bundan sonraki yolumda işte tüm bu uzmanlıkların dağarcığımda bıraktığı tecrüb...

SADELİK ÜZERİNE

Leonardo da Vinci, sadelik en yüksek gelişmişlik düzeyidir der. Platon önümüzü görmenin formülünü, günlük hayatın mekanizmasını sadeleştirmek olarak sunar. Sadelik…  Tüketim çılgınlığından sıkılanların mutlu olma biçimi ve günlük yaşamda yeni trend. Sade yaşamı benimseyen insanların ortak özelliklerine bakın. Bir ideal uğrunda koşarlar. Kesinlik ve netlik duyguları gelişkindir. İç dünyalarındaki uyumun ölçüsü kendilerindedir. Dünyaya karşı sorumluluk hissederler. Sanatta sadelik ise, tıpkı yaşamdaki sadelik gibi değerli... Özel... Sadelik insanlık tarihi kadar eski. Descartes, “karmaşık şeylerin güzel olduğunu düşünmek insanların ortak yanlışıdır” der. Hegel, minimalist yaklaşımı, sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan bir güzellik olarak tanımlar. Kant ise akla hem de saf akla hitap eden ve sadece saf akıl ile haz alınan bir güzellik olarak kabul eder minimalizmi.  Sadelik, 1960’larda modern sanat ve müzikte “minimalizm akımı” olarak değerini bulur. Görsel sanatlar...