Vazgeçmek üzerine bir yazı okudum. Vazgeçebilmenin erdemi üzerineydi yazı.
“Sizi mutsuz eden bir işten, yiyip bitiren kariyerden vazgeçin” diyordu.
Sizi mutsuz eden bir işten ayrılmanın erdeminden bahsediyordu.
Düşündüm.
İnsan nelerden vazgeçebilir?
Bir kadın olarak tırnaklarınızla yarattığınız bir işten vazgeçmenin, sadece bir işten vazgeçmek olmadığını nereden bilecekti?
Bebeğini bırakarak işe koşmanın zorluğunu, kurulamayan sofraların huzursuzluğunu, çoğu zaman aileye tercih edilen işin size bir türlü cevap veremeyişini? Geç kaldığınızda suratınıza kapatılan telefonları ve her şeye rağmen güçlü kadın imajına gülümseyerek devam etme zorundalığının zorluğunu nereden bilecekti?
Bir işten vazgeçmenin sadece bir işten vazgeçmek olmadığını nereden bilecekti?
O güne kadar yaptığınız tüm tercihlerden, savunduğunuz tüm yalanlardan, zorladığınız tüm sınırlardan vazgeçmek… Daha kapıdayken iş yükünü hissettiğiniz, ne istediğini suratındaki ifadeden kestirdiğiniz, yüzünüze baktığı zaman söyleyebileceklerini gözünden okuduğunuz bir patrondan da vazgeçmek olduğunu...
Sevdiği, kızdığı, öfkelendiği, imrendiği, hayıflandığı her şey için ben ne yapabilirim ya da neyi eksik yaptım diye düşünmekten ya da benim yüzümden mi diye sorgulamaktan da vazgeçmek olduğunu…İyi bir öğretici karşısındaki hep öğrenci olma konumundan, bu nedenle hep takdir edilmeyi beklemekten, onaylanma duygusundan da vazgeçmek…
Şifreleri tarafınızca ezbere bilinen tüm alışkanlıklardan vazgeçmek olduğunu nereden bilecekti?
İşte ben, beni mutsuz eden bir işten ayrılırken sadece bir işten değil tüm bunlardan vazgeçtim.
Kolay değil vazgeçmek ama imkansız da değil.
Eğer bu bir erdemse ben bu erdemi ağır bir şekilde tecrübeyle sabitledim…
Mart, 2013
Yorumlar
Yorum Gönder