Ana içeriğe atla

BİR YIL DAHA BİTİYOR...

Bir yıl daha bitiyor. İnsan hayattan her gün bir şeyler öğreniyor.
Yeni insanlar tanıyor, tanıdıklarının yeni huylarını, yeni yüzlerini görüyor. 
İnsan değişiyor...

Kızım doğacak 2015’te. Ona benim yaptığım hataları yapmamasını  öğreteceğim.  
Kendi kendine yetebilmenin güzelliğini, kendinle barışık olmanın iyiliğini ve bilerek kötülük yapmamanın zenginliğini anlatacağım. Sabretmenin değerini, ailenin önemini ve saf sevginin gücünü öğreteceğim. 

Yeni yıl geliyor. Çarşı pazar her yer ışıklandırılmış. Bir heyecan bir telaş.  
Öğrendiklerimle bir yıla daha veda ediyoruz. Öğrendiklerim onlar bana kalanlar. 
Benim de çocuklarıma bırakabileceklerim. 2015 daha güzel bir yıl olacak.
Konya’ya gittim. Yarın Van’dayım.  Görmediğim şehirleri görmek bana iyi geliyor. 
Şeb-i Aruz haftasında Mevlana’da olmak, bir yandan çalışırken, bir yandan gezmek iyi geldi…Sevdiklerime dua ettim.  Giderek sadeleştirdiğim hayatıma yeni bir yön çiziyorum şimdi. 
40 yaşında yeni hedefler belirleyip onların peşinden koşmak başka türlü bir yaşam enerjisi gerektiriyor ve işte bu duygu kimi zaman zorunluluk gibi gelse de çoğu zaman insanı ayakta tutan, yaşama amacı olan şey oluyor. 

Geriye dönüp yaptıklarıma, yaşadıklarıma bakıyorum. Geçmişi düşünüyorum. Ne çok yorgunluk, ne çok kırgınlık, kızgınlık, ne çok hırs ve anlamsız ne çok kavga… Sevdiğim biri “kazananı olmayan bir savaş” demişti. Gerçekten de öyleymiş.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SOSYAL MESAFE "BİRDENBİRE"

Çin’in Wuhan kentinde ilk Covid-19 vakası açıklandığında hayat normal seyrinde devam ediyordu. Hemen hemen herkesin en az bir sosyal medya hesabı vardı ve her zamanki paylaşımlar yapılıyordu. Çin’de başlayan, dünyayı saran salgın bize sanki hiç gelmeyecekmiş gibi davranıyorduk. Taaki 11 Mart 2020’de Türkiye’de ilk Covid-19 vakası açıklanana kadar.  Hastalığa yakalananların sayısı önce 1, sonra 5, sonra 25, 50 derken kısa sürede 1000’leri buldu. Ve ölümler… 17 Mart’ta ilk ölüm açıklandı. Demek gerçekten bu hastalıktan ölünebiliyordu.   Umre’ye giden Hacılar dendi önce yurtdışına gidip gelen tarifeli uçak seferleri gözden kaçtı ya da yük taşımacılığı yapan uluslararası nakliyat gemileri.  Toplum “duyarlılar” ve “duyarsızlar” olarak ikiye ayrılmıştı sanki. Bir grup işin ciddiyetini hemen kavrayıp tedbirler alıp, korunma çağrılarına uyarken, diğer grup sanki kendine hiç uğramayacakmışcasına umarsız hatta tenkit edildiğinde görevlinin yüzüne tükürecek kadar da cahil olabilmişt...

FİKRİMİN UZUN İNCE YOLU

İletişim sektörüne gireli 20 yıl oldu. 20 yıla neler neler sığdırmışım. Bugün dönüp bakınca ben bile şaşırıyorum.  TRT’de yapım asistanlığı ile başlayan serüvenim, sektörün farklı alanlarında çalışmama imkan sağlayacak kadar renkli ve zorluydu. Televizyon, gazete ve reklam ajanslarında çalışmak bana muhabirlik, metin yazarlığı, televizyon programcılığı (canlı-cansız her türlüsü), yönetmenlik, yapımcılık, koordinatörlük, ajans yöneticiliği ve son olarak bu koca listeye uluslararası projelerde iletişim uzmanlığı yapma imkanı sundu. Üniversitede iken “ne iş olsa yaparım abi” demeyin diye bize öğüt veren hocalarımıza, sektörde pek kulak asma şansı bulamadım. Sanırım yelpaze biraz mecburiyetten biraz da bu işlere fazlaca kafa yormaktan ve fazlaca gönül vermekten ötürü genişledi de genişledi. Ancak bir yerde bir yanlış vardı. Bu başlıkların her biri ayrı bir uzmanlık alanı değil miydi? Evet. Kesinlikle öyle. Bundan sonraki yolumda işte tüm bu uzmanlıkların dağarcığımda bıraktığı tecrüb...

SADELİK ÜZERİNE

Leonardo da Vinci, sadelik en yüksek gelişmişlik düzeyidir der. Platon önümüzü görmenin formülünü, günlük hayatın mekanizmasını sadeleştirmek olarak sunar. Sadelik…  Tüketim çılgınlığından sıkılanların mutlu olma biçimi ve günlük yaşamda yeni trend. Sade yaşamı benimseyen insanların ortak özelliklerine bakın. Bir ideal uğrunda koşarlar. Kesinlik ve netlik duyguları gelişkindir. İç dünyalarındaki uyumun ölçüsü kendilerindedir. Dünyaya karşı sorumluluk hissederler. Sanatta sadelik ise, tıpkı yaşamdaki sadelik gibi değerli... Özel... Sadelik insanlık tarihi kadar eski. Descartes, “karmaşık şeylerin güzel olduğunu düşünmek insanların ortak yanlışıdır” der. Hegel, minimalist yaklaşımı, sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan bir güzellik olarak tanımlar. Kant ise akla hem de saf akla hitap eden ve sadece saf akıl ile haz alınan bir güzellik olarak kabul eder minimalizmi.  Sadelik, 1960’larda modern sanat ve müzikte “minimalizm akımı” olarak değerini bulur. Görsel sanatlar...