Madalyonlar büyük kahramanlıkları kutsamak için yapılmıştır ve kazananların boynundadır.
Kaybetmek kolay, kazanmak zor diye bilinir. Kaybetmenin kolaylığı, düşüncesizce yapılanların, söylenenlerin ardında gizlidir. Kazanmanın zorluğu ise yılları, olayları, insanları sayısız kere deneyimlemenin zorunluluğundan gelir.
Oysa bilinenin aksine kazanmak kolay, kaybetmek zordur...
Kaybetmenin fiziki olmayan zorluğu kaybedişten sonra başlar.
Hiçbir deneyim bunu geri çeviremez. Hatırlanır sadece:
Acıdan kaskatı kesilmiş madalyonun iki yanını da görebiliyordu. Dilsizlerin dünyasından bakmıştı, senelerce. Sadece bakmıştı. İşin tuhafı bundan hiç şikayet etmemişti. Kolayına kaçmıştı belki de. Belki de işine öyle gelmişti. Kalabalıklara karışmaktansa, dingin yaşamında, kendince devam etmek, bir başka mutluluk tanımıydı…
Boynunda taşıdığı madalyon düştü bir gün. Yüzyıllık ağırlıkla eğilip madalyonu kaldırmak istedi, kaldıramadı... Ne gücü, ne hırsı, ne heyecanı yetti buna. Sadece onsuz ne kadar eksik, ne kadar yarım olduğunu düşündü. Onsuz yaşamaya alışmalıydı. Yüzyıl boynunda taşıdığı bu madalyon olmadan incecik boynu artık hep üşüyecekti. Ağrılar girecekti yüreğine. Sesi hep çatallı çıkacaktı. Aynaya baktığında boynunu es geçecekti. Rüyalarında görmeyecekti. Anladı... Kaybediyordu. Hem de bile isteye.
Madalyon düştüğü yerde öylece duruyordu. Ona son kez baktı. Görünen yüzü aydınlıktı. O ışık içini son kez ısıttı... Karanlık yüzünü düşündü sonra. Baktığında orada göreceklerinden korktu. Sayısız kere deneyimlenmiş ama hala şaşırtacak kadar çıkarcıların varlığından acı duydu. Beklenen olmuştu. Madalyon kazananların boynundaki yerini çoktan almıştı.
Yorumlar
Yorum Gönder