Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

CUNDA AHH CUNDA!

Şunda bunda değil, sadece Cunda... Gökçeada, Bozcaada, Büyükada ve bir de kızım Ada... Bütün Adaları görüp oralarda konaklamak, adanın kendine has havasını solumak, hatta oralarda doğmuş büyümüşçesine nostaljiler yaşamak...Nedense hep duyup bir türlü gidemedim şimdiye kadar bu adaların herhangi birine. (Balayı için gittiğimiz Yunan Adaları’nı saymıyorum!) Bu tatilde bir değişiklik yapalım, kalabalığa girmeyelim gidelim sakin bir yerlerde başımızı dinleyelim, laptaplarımızı alalım yazılar yazalım, ne zamandır başumda duran bir türlü sonlanmayan kitapları bitirelim (Masumiyet Müzesi, Aşk, Yahudi Efendi vb. ) dedim. Ege’nin doğası da suyu da güzeldir, fazlasıyla yorulduğum için bu yıl özellikle bu yıl biraz da kendi kendime kalmak istedim ve aklımdaki Ada tatili konsepti için -daha önce oralara giden ve harika olduğunu söyleyen arkadaşları da ciddiye alarak- ‘Cunda’ yı tercih ettim. Ettim dediysem tek başıma değil Ada ve Göksel de benimle tabiii... Kızımla başbaşa kalacak, Gök...

SİBEL VERSUS FİDAN

Meslek hayatım yapım yardımcılığı ile başladı. 3 yıllık bir TRT geçmişinden sonra yönetmenlik, muhabirlik, metin yazarlığıyla devam etti. Arada kendi mesleğimi yapamadığım bir dönemim de oldu; 6 ay kadar baz istasyonu kuran hatırı sayılır bir şirkette bile çalıştım yani. Son 10 yıldır tutarlı bir şekilde reklam ve prodüksiyon işleri yapıyorum. Bunun son beşi yöneticilikle geçti. Şimdi iyi de bize ne bundan diyebilirsiniz. Hemen konuya giriyorum. Ada doğmadan önce gayet aktif bir şekilde çalışıyordum kısacası. Gündüzleri metinler yazıp, çekimlere gidiyor, geceleri de metinlerini yazdığım tanıtım filmlerinin, televizyon programlarının montajlarına kalıyordum. Sıkı bir iş rutini... Gece çalışmak bir rutin olmuştu gerçekten. Bilenler bilir.! Bu acımasız iş temposundan hiç şikayetçi olmadım, bilakis bu işimin bir parçası deyip kendi kendimi teskin ettim hep. Ada’nın doğumuna 10 gün kala izne ayrıldım ve Ada üç aylık olana kadar onunlaydım sürekli. ‘Doğum sonrası bunalıma giren anneler va...

BÜYÜK ÇATIŞMA: AKIL ve YÜREK

Akıl ve yürek iki samimi dost ve aynı zamanda iki büyük düşmandır. Akıl görür... Öğrenir, muhakeme eder, ders alır... Yürek görmez... Görmek istemez... Yürek hisseder ve asla ders almaz... Akıl dingindir, suskundur. Yürekse yerinde duramaz... Bazılarının aklı görür, bazılarının yüreği... Bazıları aklıyla, bazıları da yüreğiyle yaşar. Aklıyla yaşayanlar matematik unsurlara göre hareket eder genellikle de kazanırlar. Kaybedenler çok azdır da diyebiliriz. Onlar da muhtemelen sonunda aklını bırakıp yüreğine meyl edenlerdir. Yüreğiyle yaşayanlar ise genelde kaybederler... Hesap yapmazlar. Dostları vardır sayılarını kendileri de bilmezler çünkü saymazlar. Kimilerine göre sefil bir hayattır onların ki ama sevgi dolu olmasına kimse itiraz edemez. İkisi ile birlikte yaşayanlar –ki dünyada sayıları çok azdır, onların üzerinde durmuyorum; kılım onlara- en şanslılarımızdır. Peki ya aklı ile yüreği sürekli çelişenler... Onlar ne yapsın! Onların bir yanı doğuya bir yanı batıya...