Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2014 YILINI DÖRT GÖZLE BEKLEMEK

Geçen yıl yeni bir yıla girerken çok tuhaf bir duygu içindeydim. Çok yoğun ve büyük sorumluluk alarak, söylemsem de, şikayet etsem de, homurdansam da yine de severek yaptığım işimden ayrılmıştım. Son dönemlerde yoğunluğu giderek artan baskılardan ve anlamsız kulislerden kurtulmuş, yepyeni, özgür yeni iş hayatına yelken açmıştım. 12 yıllık alışkanlığı bir anda bitirmenin verdiği garip boşluk duygusu ile ohhhh bilseniz ne kadar da hafiftim. Kuşlar gibiydim.  Uzun bir süre çalışmadım. Çalışmak istemedim. Üzerimden geçen tırın etkisi 6 ay sürdü. 6. ayda artık bir şeyler yapsak iyi olur dedim. Ataların söylediği doğru sözleri kulak arkası yaptım. “Dostla iş olmaz”, “arkadaşla alışveriş olmaz” gibi belki de binlerce tecrübe ile sabitlenen bu sözleri ciddiye almayarak, bir dostumla ve üstelik onun da bir dostuyla iş kurdum. İyi başlamıştık. Projelerimiz vardı. Uçuyor kaçıyorduk. Geçen zamanda bu kadar uçup kaçmanın çok da gerçekçi olmadığını öğrendik... Yeni işler alınmaya çalışılıyor...

AYAKKABI KUTUSU

Çocuk yaşlarda kırmızı bir ayakkabı için, içim erirdi. Kalbim yerinden çıkacak gibi olurdu. Yeni bir ayakkabı her şekilde güzeldi ama kırmızı ayakkabı yok mu onlar bir başka güzeldi. Ben o ayakkabıları öyle severdim ki ayakkabım eskimeye yüz tutana kadar onu kutusunda saklamak ister, bu yüzden kutularını da atmak istemezdim. Annem kızardı. Yer kaplıyor, at şu kutuları derdi. Annem kutuyu kömürlüğe atar, ben gider geri getirir içine ayakkabılarımı yerleştirirdim. Babam bizim köşe kapmaca oynayan halimize gülerdi.   Kızım büyüdü. Kırmızı ayakkabıya bayılıyor. Kutularını atmıyor. En sevdiklerini kutusunda saklıyor. Kızıyorum bazen, şu kutuları atalım, bir ayakkabılık yaptıralım. İçine yerleştirelim şu ayakkabıları... Kızımın dudakları düşüyor. Morali bozuluyor. O da ayakkabılarını en azından hevesi geçene kadar kutusunda saklamak istiyor. Gün geliyor, bir ülkenin üst kademe yöneticileri devleti soyuyor ve arta kalanları ayakkabı kutularına tıkıştırıyor.   Bütün düzeni, sistem...

FİKRİMİN UZUN İNCE YOLU

İletişim sektörüne gireli 20 yıl oldu. 20 yıla neler neler sığdırmışım. Bugün dönüp bakınca ben bile şaşırıyorum.  TRT’de yapım asistanlığı ile başlayan serüvenim, sektörün farklı alanlarında çalışmama imkan sağlayacak kadar renkli ve zorluydu. Televizyon, gazete ve reklam ajanslarında çalışmak bana muhabirlik, metin yazarlığı, televizyon programcılığı (canlı-cansız her türlüsü), yönetmenlik, yapımcılık, koordinatörlük, ajans yöneticiliği ve son olarak bu koca listeye uluslararası projelerde iletişim uzmanlığı yapma imkanı sundu. Üniversitede iken “ne iş olsa yaparım abi” demeyin diye bize öğüt veren hocalarımıza, sektörde pek kulak asma şansı bulamadım. Sanırım yelpaze biraz mecburiyetten biraz da bu işlere fazlaca kafa yormaktan ve fazlaca gönül vermekten ötürü genişledi de genişledi. Ancak bir yerde bir yanlış vardı. Bu başlıkların her biri ayrı bir uzmanlık alanı değil miydi? Evet. Kesinlikle öyle. Bundan sonraki yolumda işte tüm bu uzmanlıkların dağarcığımda bıraktığı tecrüb...