Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

VAZGEÇMEK YA DA VAZGEÇEBİLMEK

Vazgeçmek üzerine bir yazı okudum. Vazgeçebilmenin erdemi üzerineydi yazı. “Sizi mutsuz eden bir işten, yiyip bitiren kariyerden vazgeçin” diyordu. Sizi mutsuz eden bir işten ayrılmanın erdeminden bahsediyordu.  Düşündüm. İnsan nelerden vazgeçebilir?  Bir kadın olarak tırnaklarınızla yarattığınız bir işten vazgeçmenin, sadece bir işten vazgeçmek olmadığını nereden bilecekti? Bebeğini bırakarak işe koşmanın zorluğunu, kurulamayan sofraların huzursuzluğunu, çoğu zaman aileye tercih edilen işin size bir türlü cevap veremeyişini? Geç kaldığınızda suratınıza kapatılan telefonları ve her şeye rağmen güçlü kadın imajına gülümseyerek devam etme zorundalığının zorluğunu nereden bilecekti? Bir işten vazgeçmenin sadece bir işten vazgeçmek olmadığını nereden bilecekti? O güne kadar yaptığınız tüm tercihlerden, savunduğunuz tüm yalanlardan, zorladığınız tüm sınırlardan vazgeçmek… Daha kapıdayken iş yükünü hissett...

DAHASI YOK...

Ben seni hiç suçladım mı?  Uçurumlardan da derin gözlerine baktım. Defalarca, binlerce diyemedim. Şaşkındı. “Evet” dedi. Seni hiç suçladım mı? Söyledikleri inanmak için fazla iyiydi. “Daha ne söylemeliyim” dedi. “Bana inanman için daha ne yapmalıyım?” Dahası yoktu...  O’nun bildiği dil buydu. Bu dili ezbere anladığımı sanmam da benim en büyük yanılgım... Aynı dilden konuşuyor ama aynı dili konuşamıyorduk. Hiçbir şey anlamamıştı. Tüm bu yaşananlar çok saçmaydı. Bir insan ancak bu kadar anlaşılamazdı. Ezberlerden uzak, bir yerlerde bir gerçek olmalıydı. Yaşananları anlamlı kılacak basit ama gerçek bir şey? Ne kaldı geriye? Dedi. Açtım avuçlarımı. Bolca hayal kırıklığı, sırtımda ayak izleri ve kalbimde derin bir bıçak yarası. H...