Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KALBİN ODALARI

Yürüdükçe yürüdüm… Ayaklarım bir yanda kafam bir yanda… Göz kapaklarıma binen ağırlıktan gözümü açamıyorum. Milyonlarca soru beynimi kemiriyor. Soruyor, cevap veriyorum, bir daha soruyor başka bir cevap buluyorum. Bir daha, bir daha derken yorgun düştüm. Bayılmışım. Kendime geldiğimde uzaktan küçük bir ışığın sızdığını gördüm. Karanlıkta ışığa doğru yürümek istedim. Tekrar düştüm. Düştüğüm yer neresiydi? Kalbin hangi odasıydı bilemedim. Masmavi bir oda hayal ettim. Nefes alacak, soru sormayacak ve sadece kendime odaklanacaktım. Birden karşımda gördüğüm o yorgun yüzle irkildim. Bitkin, mutsuz ve yaşlı bu yüz bendim. Çizgilerim öyle derindi ki korktum. Bu korkudan kaçarken garip bir endişe sardı içimi. Sarı sapsarı bir dünyaya uyandım. Yapraklar solmuş, yeşili unutalı yıllar olmuş. Kahveye dönenler yerlerde, kırmızılar dallarda soğuğa direniyor. İçimdeki korku büyük bir boşluğa dönüştü, büyüdükçe büyüdü. Koca bir kara delik. Simsiyah bir korkuya dayanmak. Kalbin hangi odası...